Page 63 - Perder 44. Sayı
P. 63
61
RÖPORTAJ
Biz, besi hayvanı ithalatına karşı
değiliz; ancak devlet eliyle yetişkin
hayvanları dünyanın öbür ucundan
getirip, hiç nefes aldırmadan,
besiye vermeden hemen kesmeyi
hem rekabet kurulları açısından
hem de hayvanlara yapılan
muamele açısından doğru
bulmuyoruz.
Mustafa Bılıkçı Peki, asıl sorun ne? Ne yapılmalı?
ETBİR Başkanı Sorun verimliliğinin düşük olması. Öncelikle şunu
bilmek gerekir; Türkiye’de yeterli mera alanı yok.
1980’lerden itibaren meraya uygun alanlarımızı
hızla kaybettik. Bunun çok çeşitli nedenleri var;
ancak onları tartışmaya gerek yok. Mevcut durumda
gerçek şu ki, meramız yok. Bu yüzden hayvan
yetiştirmek için yeme bağımlıyız. Fakat yem üretimi,
belirli tarımsal ürün gruplarının yan sanayi olarak
devam ettiği için bu tarımsal ürün gruplarında
yaşanan gelişmeler yem fiyatlarını direkt etkiliyor.
Şeker pancarı üretiminin düşmesinden, mısırın
bioyakıt olarak kullanılmasına kadar birçok farklı
gelişme yem sanayini etkiliyor. Dolayısıyla ithal yem
getirmek şart oluyor. Fakat ithal yemi dolarla almak
zorundasınız. Dövizde bu sene yaşanan yükseliş belli.
Dolayısıyla yem fiyatları da bu sene yüzde 20’ye yakın
artış gösterdi. Şu anda bir kilo etin fiyatının yüzde
30'unu yem, yüzde 70'ini besilik hayvan belirliyor. Besilik hayvan fiyatı arttığı sürece et fiyatı da artar. Son bir yılda yem fiyatları yüzde 20’ye yakın arttı. Besilik hayvan fiyatında da yüzde
60 düzeylerinde bir artış var. Bunun sebebi, Türkiye'de yeteri miktarda hayvan sayısının olmaması. Türkiye'de ağırlıklı olarak, sütçü diye tabir edilen holstein cinsi hayvanlar bulunuyor. Et
için angus, simental, şarola, limuzin gibi et verimi daha yüksek olan hayvanların tohumlamasının yapılması gerekiyor. Et ve süt için gerekli hayvanları birbirinden ayırmadığınız sürece, iki
sektörü bir arada geliştirme şansınız yok. Sütte tüketimi teşvik ettiğiniz ve ihracatı artırdığınızda bu defa ette sıkıntı yaşamaya başlıyorsunuz. Ayrıca besi işletmelerinin verimi artırılmalı.
Besi işletmeleri küçük ölçekte hayvan barındıran ve verimsiz çalışan işletmeler olmaktan çıkarılıp, teknolojinin doğru kullanımıyla lojistik maliyet verimliliği esasına göre çalışan işletmeler
haline getirilmeli. Türkiye’de yetiştirilen hayvan başına harcanan enerji, yem, personel gibi maliyetler çok yüksek. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın gerçekleştirdiği toprak reformunun
bir benzerinin, et üretiminde besi işletmeleri için yapılması gerekiyor. Besi işletmeleri parça parça halde olmaktan çıkarılmalı ve ölçek – maliyet verimliliği esasına uygun çok büyük
işletmeler kurulmalı. Et sanayinin yakın gelecekteki ihtiyacı paketli ete doğru gitmektedir. Küçük porsiyonlar halinde paketlenmiş, soğuk zincir ve hijyen standartlarına uygun ürünler,
şehirleşmenin artmasıyla birlikte çalışan insanlara daha çok hitap eder hale geliyor. Bu anlamda ambalaj teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte, marketlerin ürün çeşitliliği ve soğuk
zincirin kırılmadan, devamına özen göstererek tüketiciye sağlıklı ürünlerin ulaşmasına aracılık etmesi önemlidir.
RÖPORTAJ
Biz, besi hayvanı ithalatına karşı
değiliz; ancak devlet eliyle yetişkin
hayvanları dünyanın öbür ucundan
getirip, hiç nefes aldırmadan,
besiye vermeden hemen kesmeyi
hem rekabet kurulları açısından
hem de hayvanlara yapılan
muamele açısından doğru
bulmuyoruz.
Mustafa Bılıkçı Peki, asıl sorun ne? Ne yapılmalı?
ETBİR Başkanı Sorun verimliliğinin düşük olması. Öncelikle şunu
bilmek gerekir; Türkiye’de yeterli mera alanı yok.
1980’lerden itibaren meraya uygun alanlarımızı
hızla kaybettik. Bunun çok çeşitli nedenleri var;
ancak onları tartışmaya gerek yok. Mevcut durumda
gerçek şu ki, meramız yok. Bu yüzden hayvan
yetiştirmek için yeme bağımlıyız. Fakat yem üretimi,
belirli tarımsal ürün gruplarının yan sanayi olarak
devam ettiği için bu tarımsal ürün gruplarında
yaşanan gelişmeler yem fiyatlarını direkt etkiliyor.
Şeker pancarı üretiminin düşmesinden, mısırın
bioyakıt olarak kullanılmasına kadar birçok farklı
gelişme yem sanayini etkiliyor. Dolayısıyla ithal yem
getirmek şart oluyor. Fakat ithal yemi dolarla almak
zorundasınız. Dövizde bu sene yaşanan yükseliş belli.
Dolayısıyla yem fiyatları da bu sene yüzde 20’ye yakın
artış gösterdi. Şu anda bir kilo etin fiyatının yüzde
30'unu yem, yüzde 70'ini besilik hayvan belirliyor. Besilik hayvan fiyatı arttığı sürece et fiyatı da artar. Son bir yılda yem fiyatları yüzde 20’ye yakın arttı. Besilik hayvan fiyatında da yüzde
60 düzeylerinde bir artış var. Bunun sebebi, Türkiye'de yeteri miktarda hayvan sayısının olmaması. Türkiye'de ağırlıklı olarak, sütçü diye tabir edilen holstein cinsi hayvanlar bulunuyor. Et
için angus, simental, şarola, limuzin gibi et verimi daha yüksek olan hayvanların tohumlamasının yapılması gerekiyor. Et ve süt için gerekli hayvanları birbirinden ayırmadığınız sürece, iki
sektörü bir arada geliştirme şansınız yok. Sütte tüketimi teşvik ettiğiniz ve ihracatı artırdığınızda bu defa ette sıkıntı yaşamaya başlıyorsunuz. Ayrıca besi işletmelerinin verimi artırılmalı.
Besi işletmeleri küçük ölçekte hayvan barındıran ve verimsiz çalışan işletmeler olmaktan çıkarılıp, teknolojinin doğru kullanımıyla lojistik maliyet verimliliği esasına göre çalışan işletmeler
haline getirilmeli. Türkiye’de yetiştirilen hayvan başına harcanan enerji, yem, personel gibi maliyetler çok yüksek. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın gerçekleştirdiği toprak reformunun
bir benzerinin, et üretiminde besi işletmeleri için yapılması gerekiyor. Besi işletmeleri parça parça halde olmaktan çıkarılmalı ve ölçek – maliyet verimliliği esasına uygun çok büyük
işletmeler kurulmalı. Et sanayinin yakın gelecekteki ihtiyacı paketli ete doğru gitmektedir. Küçük porsiyonlar halinde paketlenmiş, soğuk zincir ve hijyen standartlarına uygun ürünler,
şehirleşmenin artmasıyla birlikte çalışan insanlara daha çok hitap eder hale geliyor. Bu anlamda ambalaj teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte, marketlerin ürün çeşitliliği ve soğuk
zincirin kırılmadan, devamına özen göstererek tüketiciye sağlıklı ürünlerin ulaşmasına aracılık etmesi önemlidir.